Mustafa UÇURUM
Yunus Emre Altuntaş ile tanışıklığımız çeyrek yüzyıla dayanıyor. (Yüzyıl deyinde daha havalı oluyormuş. 😊) Dostluğuna, samimiyetine, şairliğine, yazarlığına ve mümin duruşuna gözüm kapalı şahit olacağım ender isimlerdendir Altuntaş. Şimdi bizleri yeni şiir kitabı “Mezarı Yoktu Çocukların” ile selamladı şair. Daha kitabın adından başlayan duruş, kitabın tümüne hakim durumda.
Yunus Emre Altuntaş’ın “Mezarı Yoktu Çocukların” adlı kitabı, okuru derinden sarsan ve insanlık durumu üzerine düşündüren güçlü bir çalışma olmuş. Ebabil Yayınları’ndan çıkan kitap, özellikle Gazze’de yaşanan insanlık trajedisini, soykırımı merkezine alarak, zulüm karşısında direnişi, acıyı, inancı ve umudu güçlü bir dile anlatıyor.
Kitap, “Köpeklerin Çağrıldığı Sabah” ve “Babamın Kandilleri” olmak üzere iki bölümden oluşuyor. İlk bölüm, doğrudan Filistin direnişine, işgalin ortaya koyduğu yıkıma ve bu yıkımın ortasında şekillenen kahramanlıklara odaklanıyor. İkinci bölüm ise daha genel olarak Anadolu coğrafyasına, insanın süregelen sancılarına, sömürü tarihine ve kadim değerlere uzanıyor. Ancak her iki bölümde de ortak tema, mazlumdan yana bir duruş ve zulme karşı sessiz kalmayan bir bilinç olarak öne çıkıyor.
Şiirin Kalbinde: Gazze ve Direniş
Altuntaş’ın şiirlerinde Gazze, sadece coğrafi konum değil, aynı zamanda bir semboldür. Gazze; çocukların mezarsız kaldığı, bombaların gölgesinde büyüyen bir çiçek, zulme boyun eğmeyen bir onur abidesidir.
“Mezarı Yoktu Çocukların / Gazze’de izahı yok olanların / İzahı yok kör olası çağın kör olası gaddarlığın / … / Çocuklar öldürülüyor alabilesiye çocuklar yalın ayak / Sütten kesilmemiş bebekler henüz adımlayan tazeler” (s. 41)
Bu dizeler, okuyucuyu yüzleştirmeyi amaçlayan, yalın ve bir o kadar da yıkıcı bir gerçekliği ifade ediyor. Şair, “izahı yok” vurgusuyla, yaşananların insanlıkla, akılla, herhangi bir ahlaki ölçüyle açıklanamayacak boyutta olduğunu hissettiriyor.
Ancak kitap, sadece acıyı ve yası anlatmakla kalmıyor. Direnişi, onuru ve özgürlük umudunu da her fırsatta yüceltiyor. “Boyun Eğmeyen” şiiri, bu ruh halinin en güçlü örneklerinden biri olarak yer alıyor kitapta. Şiirde, direnişçiler “kuşların özendiği o yiğitler” olarak betimleniyor ve onların mücadelesi, kök salmış ağaçlara, filizlenen tohumlara benzetilerek ebedileştiriliyor. Şair, burada sadece fiziki bir direnişten değil, aynı zamanda ruhani ve ahlaki bir yükselişten de söz ediyor.
Tarihsel Bağlam ve Sömürü Eleştirisi
Altuntaş’ın şiirleri, Gazze’de yaşananları tarihsel bir perspektife de oturtuyor. “Auschwitz’den Gazze’ye Soykırımın Kısa Tarihi” ve “Muhtasar Sömürü Tarihi” gibi şiirler, modern katliamların köklerini sömürgeci zihniyette ve Batı’nın “medeniyet” getirme iddiasında arıyor. Şair, “Bir İnsan Mümkündür” şiirinde, bu sömürgeci bakışı ironik ve sert bir dille eleştiriyor:
“size medeniyet getiriyoruz dediklerinde / anla ki yüz bin ölü yüz milyon üç yüz / prangalı deniz yolcuları istiflenmiş alelusul” (s. 13)
Bu dizeler, sömürgeciliğin arkasına saklandığı “medenileştirme” misyonunun, gerçekte yıkım, ölüm ve kölelik getirdiğini vurguluyor. Şair, bu eleştiriyi yaparken şiir dilini bir tarih okuması ve politika eleştirisi aracı olarak etkili bir şekilde kullanıyor.
Kökler ve İnanç
Kitabın “Babamın Kandilleri” başlıklı ikinci bölümü, daha içe dönük, Anadolu’nun manevi ikliminde gezinen şiirlerden oluşuyor. Bu bölümde şair, bireyin iç dünyasındaki arayışları, inancı, geleneği ve modern dünyanın yabancılaştırıcı etkilerini işliyor. “Babamın Kandilleri” şiiri, inanç ve gelenekle kurulan sıcak, kişisel bir bağı anlatıyor:
“Her günün cumasıdır duası gözyaşı salası kapının önünde / -İlahi Ya Rabbi! İlahi Ya Rabbi! İlahi Ya Rabbi! / Zülcelalin hatrına işte baş kesilecekse benimki olsun” (s. 67)
Bu dizelerde, samimi ve derin bir iman duygusu, kişisel fedakarlıkla birleşiyor. “Kanara” ve “Oteller Meseli” gibi şiirlerde ise modern hayatın yapaylığı, köksüzlüğü ve ruhsuzluğu eleştiriliyor. Şair, bu eleştiriyi yaparken geleneksel değerleri yüceltiyor ve kaybolan anlam arayışına işaret ediyor.
“Mezarı Yoktu Çocukların”, Yunus Emre Altuntaş’ın güçlü kaleminden çıkmış, söyleyecek sözü olan, okurunu rahatsız etmeyi ve harekete geçirmeyi amaçlayan önemli bir çalışma. Şair şiiri, dünyadaki adaletsizliklere karşı bir silah, mazlumun sesi olmanın bir yolu olarak görüyor. Kitap, okuyucuyu Gazze’nin bombalanan sokaklarından Anadolu’nun manevi iklimine, sömürü tarihinin karanlık sayfalarından insan ruhunun derinliklerine uzanan çok katmanlı bir yolculuğa çıkarıyor. Bu yolculuk, yer yer acı verse de nihayetinde direnişten, onurdan ve hiç sönmeyen bir umuttan besleniyor. Altuntaş, şiirleriyle, unutmamızı ve kayıtsız kalmamızı engelleyerek, hepimizi insan olmanın sorumluluğunu yeniden düşünmeye davet ediyor.
Yunus Emre Altuntaş, Mezarı Yoktu Çocukların – Ebabil Yayınları- 2025