Mustafa Uçurum
Vedat Ali Kızıltepe‘nin “Gördüğüm”ü, hayatın tam içinden süzülüp gelen insanlık hallerinin samimi bir yansıması. 2025’te, Kitap Ağacı Yayınları’ndan çıkan kitap, içerdiği hikayeler bağlamında geniş zamanların ötesine uzanıyor.
Kitabın ruhu, bir sosyolog ve aile danışmanı olan yazarın mesleki birikimiyle besleniyor. Kahramanmaraş’ın toprağından filizlenen bu öyküler, Anadolu’nun kadim hikâye anlatıcılığı geleneğini modern edebiyatla buluşturuyor. Her sayfasında, hayatın farklı katmanlarına dokunan Kızıltepe, okuru derin bir içsel yolculuğa çıkarıyor.
Eylül’ün Melankolisi ve Mevsimler Metaforu
Kitabın açılış öyküsü olan “Eylül”, sadece bir mevsimi değil, insan ruhundaki değişimleri de anlatıyor. Eylül’ün bankta oturuşu, kaybedişin evrensel dilini temsil ediyor. Yazar burada doğa ile insan psikolojisi arasında kurduğu paralelliklerle, iç dünyamızdaki fırtınaları mevsimlerin diline tercüme ediyor. Eylül’ün arkadaşının yanına koşuşu, aslında hepimizin bir gün yapmak zorunda kaldığı o zor yolculukları simgeliyor.
Küllerinden Doğanlar ve Aşkın Gerçek Yüzü
“Küllerinden Doğan” öyküsü, modern aşkın acımasız yüzünü gözler önüne seriyor. Büşra’nın tekstil fabrikasındaki sohbetleri, genç bir kadının aşkla gerçeklik arasında sıkışıp kalışının dokunaklı bir portresi. Kızıltepe burada, geleneksel yapılar ile modern bireyin çatışmasını işlerken, aşkın kültürel sınırlarla imtihanını sorguluyor. Büşra’nın Antalya sahilinde yakıp denize savurduğu hatıralar, aslında hepimizin bir parçasını kaybederek büyüdüğümüz o anları hatırlatıyor.
Çocuk Gözüyle Kayıp ve Milli Acı
“Ağlamak Yok” öyküsü, bir milletin ortak acısını masum bir çocuğun gözlerinden yansıtıyor. Zeynep’in “Şehit ne demek?” sorusu, aslında tüm bir ulusun yüreğinde kanayan yarayı temsil ediyor. Yazar, bu öyküde çocuk psikolojisini o kadar incelikle işliyor ki, okurken Zeynep’in masumiyetiyle yüzleşmekten kendinizi alamıyorsunuz. Bir annenin “Ağlamak yok!” sözünün ardındaki derin acı ve metanet, sayfalardan taşıp okuyucunun yüreğine işliyor.
Gizem ve Gerçek Arasında İnsan
“Musallat” öyküsü, kitabın belki de en sıra dışı halkasını oluşturuyor. Adliye koridorlarında başlayan bu gerilim dolu hikâye, görünmeyen dünyanın insan hayatına etkilerini sorguluyor. İsmail ve Ebru’nun evliliğini saran esrarengiz olaylar, okuru gerçeklik ile metafizik arasında gidip gelen bir yolculuğa çıkarıyor. Kızıltepe bu öyküde, Anadolu insanının kadim inançlarıyla modern yaşamın çatışmasını ele alıyor.
Deprem ve Toplumsal Hafıza
Kitabın son bölümlerinde yer alan deprem temalı öyküler, 6 Şubat 2023 depreminin toplumsal hafızamızdaki yerini belgeliyor. “Mahfuz” ve “Çadır” öyküleri, bir milletin yaşadığı kolektif travmayı en yalın haliyle yansıtıyor. Enkaz altından çıkarılan küçük bir kızın son yolculuğu, bir babanın “Çocuklarımla top oynayacağım” sözünü tutma çabası… Tüm bu sahneler, okuyucuda derin bir empati ve anlayış duygusu uyandırıyor.
Kızıltepe’nin anlatım gücü, karakterlerinin iç dünyalarını olağanüstü bir samimiyetle yansıtmasında yatıyor. Her öyküde, farklı sosyal katmanlardan, farklı kültürel arka planlara sahip karakterlerle karşılaşıyorsunuz, ancak hepsinin ortak noktası insan olmanın evrensel deneyimlerini paylaşıyor olmaları.
“Gördüğüm”, sadece okunan bir kitap değil, yaşanan bir deneyim. Sayfaları çevirdikçe, kendi hayatınızdan parçalar buluyor, bazen hüzünleniyor, bazen umutlanıyor, çoğu zaman da düşüncelere dalıyorsunuz. Kızıltepe’nin de dediği gibi: “Kördüğümdür hayat/Gördüğünü çözersen düğün sensin/Çözemezsen düğüm sensin.”
Bu kitap, işte bu kördüğümler arasında yol alırken, bize kendi gördüklerimizle yüzleşme cesareti veriyor. Her okurun kendi hayatından bir şeyler bulacağı bu öyküler, edebiyatın en kadim işlevini yerine getiriyor: İnsanı insanla, insanı kendisiyle buluşturmak…
Vedat Ali Kızıltepe – Gördüğüm- Kitap Ağacı Yayınları – 2025