İsmine ve şiirine 90’lı yıllardan bu yana aşina olduğum bir isim Süleyman Çelik. Kitapları ve dergilerdeki şiirleri ile edebiyat dünyamıza ses vermeye devam ediyor. Birnokta Kitaplığından çıkan sekizinci şiir kitabı Eve Dönüş ile günümüz şiirine ses olmayı sürdürüyor Çelik. Biyografisinin son cümlesi, adresini de gösteriyor; “Hâlen ve hep Birnokta’da…”
Kitaptaki şiirlerin tümü Birnokta’da yayınlanmış. İçindekiler bölümünde şiirlerin dergide yayınlandığı sayı ve tarih de belirtilmiş.
Hayata, akıp giden zamana, dünyaya, uzağa ve yakına duyarlı bir kalbi var Süleyman Çelik şiirinin. Hayatın gerçek yüzüyle şairliğini yazdıklarında birleştiren bir sahihlik var Çelik’in şiirlerinde. Hassasiyetlerini, dostlarını, önceliklerini şairin şiirinde görmek mümkün. Bunun için imge dünyasının derinliklerine dalmaya gerek yok. Şair her dizesinde açıkça “Ben buradayım.” diyor.
Kitabın adı olan Eve Dönüş bir şiir olarak yer alıyor olsa da kitapta, kitabın tümüne hakim olan bir eve dönüş imgesinden bahsetmek mümkün. Bunu sadece somut bir ev olarak düşünmemek gerek. İnsanın asıl evi gönüldür, dönüşlerin aslı O’nadır.
“Allah’ım
Yaşamak dostlarla güzel
Şu bir’leşen kuşlar misali” (s.7)
“Açtık kapıları ve pencereleri
Değsin nefesiniz nefesimize” (s.9)
Evden camiye, camiden eve, telaşesiz ve dingin
Bir köşesinde hayatın, dilinde ayetlerle
Usul usul hazırlanırcasına o büyük dönüşe.” (s.31)
Kitaptaki “Sezai Bey” şiiri Çelik’in beslendiği kaynağı da gösteriyor bize.
“Biz,
Seninle dirilişe ant içmiş çocuklar gibiydik Sezai Bey
Öğrenirken sözün de hesabının olacağını ve duruşun
Savrulmadıysak albenisiyle şeytan ve çocukların
Gül alıp gül verdiğin, aşkla aleme sunduğun
Nefesin yetti bize, ağabey. (s.27)
Süleyman Hamdi var bir de şiirlerin arasından selam veren. “Buralar Hep Şiir” derken şair, içini torunu Süleyman Hamdi’nin nezdinde tüm çocuklara döküyor.
“Bak oğlum Süleyman Hamdi
Buralar hep şiir
Dedenin yürüdüğü bu sokaklar
Unkapanı, babaanneler
Akasyalar içindeki sokak
Evin numarası on sekiz
Seyyid Kutbiddin’den inince hemen.” (s.10)
Şairin coğrafyası tüm dünyayı içine alacak bir enginliğe sahip. Nerede zulüm gören varsa oraya ses veriyor şair. Olması gerekeni dile getiren bir içtenlik bu. Gazze’nin yaşadığı acıları tüm benliğinde hissederken, “Paris’e Özlem” diyerek Cezayir’in çocuklarına yüreğini açıyor. Batı’nın sömürgeci yüzünü Paris’in sabah vaktinde yüzlerine vuruyor. Aslında ihmal edilen bir konudur bu. Batının sömüren yüzünü sık sık gündemde tutmak gerek.
“Cezayir’in çocukları
Kaldırınca başlarını
Afrika’dan ses gelecek
Paris’te sabah vakti” (s.16)
Elbette Gazzesiz olmaz. Sözün başında, sonunda, kıyısında, köşesinde Gazze için kurulmalı cümleler. “Ne yapabiliriz?”in en şaircesidir Gazze için yazılan şiirler. Şairin, zulmün karşısında durduğunun en net göstergesi yazdığı şiirlerdir. Süleyman Çelik; “Varsa Gazze’de” şiiri ile sesleniyor Gazze’ye.
“Kadınlar neyi bekler gün boyu Gazze’de
Varsa çatıları, varsa çocukları, varsa adamları.” (s.63)
Bir de “Özür Mektubu” var. Bu metne dair bir de not düşmüş şair. “Özür Mektubu, şiir değildir. Gazze’de yaşanan katliama kayıtsız kalmadığımı; ancak bunu o günlerde kelimelerle ifade etmekten aciz kaldığımı ifade etmek için kaleme alınan kısa bir metindir.”
“Gazze’nin şahit ve şehit çocukları, özür diliyorum hepinizden.
Özür diliyorum binlerce kez.
Yeni bir şiir yazmayacağım, yazamayacağım size.
Kelimeler kifayetsiz artık, büyük bir mahcubiyet içindeyim.
Çok şiir yazmıştım Filistin’e…
Ama elim gitmiyor artık kaleme ve kelimelere.” (s.53)
Hayatın sesiyle beslediği şiirlerinde Çelik; kuşların kanat seslerine kulak veren, Muharrem ayının hüznüyle susuzluğumuzu çoğaltan, toprağa kulak veren, şehirler derin uykudayken vatan için ölmeyi görev bilen bir hassasiyeti daima canlı tutuyor. Şair duyarlılığını mümin duyarlılığıyla besleyerek yüz akı olacak dizeler armağan ediyor insanlığa. Şiirin evrensel sesinden bir demet sunuyor kalbinin tam hizasından…
Eve dönmek önemli. Yeter ki evin nerede olduğunu bilelim.
“Ev çok uzaklarda mı, değil, nefesin yettiği yere kadar.” (s.31)
Süleyman Çelik – Eve Dönüş- Birnokta Kitaplığı- 2025