Bize ait değerleri hakkıyla anlatamıyoruz diye düşünüyorum. Anlatma işini toplumun tüm katmanlarına yayamıyoruz gibi bir durumdan da söz edebiliriz. Dar alanda kısa paylaşmalar biraz olsun içimizi hoşnut etse de maalesef büyük hedefleri düşünüyorsak, gençliğin inşasını merkeze alıyorsak daha büyük adımlar atılması gerekiyor. Seviyeyi çok iyi ayarlamak gerek. Her kesimin farklı algıları ve beklentileri var. Bunları göz önüne alarak çalışmalar yapılırsa beklenen hedeflere daha kolay ulaşılabilir.
Gençlere usta isimleri tanıtmak bunun en önemli adımlarından biri. Rol model olacak isimleri yetkin bir şekilde tanıtmak, gençlerin gönül dünyalarına bu isimleri konuk etmek yazma işini bir görev ve sorumluluk bilinciyle kuşananlar için ilk sırada olacak bir eylemdir.
Bu anlamda Mehmet Akif oldukça şanslı. Hakkında en çok çalışma yapılan, kitap yazılan isimlerin başında geliyor Akif. Hem de her seviyede okur için Akif üzerine eserler ortaya konmuş durumda. Bu da İstiklâl Marşı şairinin tanınmasını, unutulmamasını sağlayan önemli bir duruş var tavırdır.
Necip Fazıl bu anlamda ihmal edilen bir isimdir. Kendi kitapları ve hakkında yazılan araştırma kitapları dışında Üstad’ı özellikle çocuklara ve gençlere anlatacak eserler ne yazık ki yok.
Musa Yaşaroğlu, edebî çalışmalarını “faydalı olmalı” modeli üzerine kurmuş bir yazar. Yaptığı çalışmalarda özellikle gençleri hedef olarak seçiyor ve onlara yol gösterecek konuları belirliyor, üslup olarak da gençlerin seviyelerini önceliyor. Mehmet Akif’i anlattığı Sürgündeki Palto kitabı bu minvalde kaleme alınmış bir roman.
Yaşaroğlu şimdi de Kaldırımların Emzirdiği Çocuk: Şair kitabı ile Necip Fazıl Kısakürek’i anlatıyor. Yazarın hedefi elbette yine gençler. Üstad’ın hayatının 30 yılını işleyen kitapta Yaşaroğlu, kaynak olarak Üstad’ın kitaplarını almış. Yani kitap Üstad’ın “O ve Ben, Bâbıâli, Kafa Kâğıdı ve Aynadaki Yalan” kitaplarından biyografik bir düzene uyarak derleme ve yazarın tertip ettiği kurgudan oluşuyor. Bunu kitabın başında ifade ediyor Yaşaroğlu:
-Bu çalışma, “Kimse beni kendi kendimi zemmettiğim kadar yeremez. Kimse de beni medhedilmeye layık gördüğü kadar övemez.” diyen üstat Necip Fazıl Kısakürek’in doğumu ile otuz yaşına kadarki yaşantısını içermektedir. Merhum üstadın her şeye ve herkese meydan okurcasına, hayatına dair tüm gizleri, hiçbir şaibe bırakmaksızın ve kendisine yönelik tüm “zan”ları bertaraf edercesine kaleme aldığı O ve Ben, Bâbıâli, Kafa Kâğıdı ve Aynadaki Yalan adlı eserlerinden alıntılar yapılarak hazırlanmıştır.-
Kitapta birinci kişili anlatımı tercih etmiş Yaşaroğlu. Yani kaynak eserlerin özünü tam olarak yansıtmış. Çocukluğundan itibaren Necip Fazıl’ın gözünden bakıyoruz olup bitene. Kafa Kâğıdı tadında başlayıp düşünce bölümlerinde diğer kitaplarından da faydalanılarak Üstad’ın hayata bakışı, gelişen düşünce yapısı, şairliği ve birçok ayrıntı birinci ağızdan verilmiş kitapta.
Otobiyografisini kaleme almış bir yazarı anlatmak oldukça zor ve risklidir. Çünkü elimizde yazarının elinden çıkmış bir hayat hikâyesi var. Ne söylense tekrara düşme tehlikesi ile karşı karşıya bırakabilir söz sahibini. Yaşaroğlu, kaynak gösterdiği kitaplardan hareketle üslubunu gençlere ayarlayarak bir derleme ortaya koyduğu için söylenen her söz Üstadı bize öz kaynaktan anlatmış oluyor.
Kitabın adında vurgu yapılan“şair” sıfatı elbette Necip Fazıl’ın en önemli vasfı. Roman, deneme, tiyatro, makale, biyografi türünde eserleri olsa da o, Türk Edebiyatı’nın en iyi şairlerinden. Şairliğiyle ilgili notlar da alınmış kitaba.
“Mektepte ismim, bazen ‘Koca Kafa’ bazen ise ‘Şair’… Şair aşağı, şair yukarı… Okuma süreçlerinin ve yazma işlerinde ilerlemenin neticesinde ‘Nihal’ isimli tek nüshalık bir dergi çıkarmaya başlıyorum. Böylelikle “şair”lik etiketi daha da kalıcı hale geliyor. Bu edebî yarışta rakipsiz de değilim. Bizden iki sınıf ilerde olan Nâzım Hikmet de aynı şekilde tek nüsha, yazma bir derginin başında… O da oldukça tasavvufi etkilerle şiirler yazıyor. ‘Ben de müridinim işte Mevlânâ!’ mısraları herkesin hatırında.”
Kitap, Necip Fazıl’ın Abdülhakim Arvasi ile tanışmasıyla bitiyor. Necip Fazıl’ın hayatındaki bu geçiş noktasının ayrıntılarına da yer veriliyor kitapta.
“Baktığı noktanın ‘görünmez’ine bakan namütenahi derin gözler… Kestane rengi ve ela karışığı, içinde mavimtırak inci pırıldayışları mı desem, ne desem? Sayısız terkipleri ve tonlarıyla renk, topyekûn renk, o gözler önünde daima yakan sözler… Fezanın gözleri onlar. Fezanın, insanı bir tutuşta fezaya çeken gözleri… Rahmet gibi dipsiz, rahmet gibi sıcak, rahmet gibi diriltici…”
Musa Yaşaroğlu’nun bir roman tadında kaleme aldığı bu biyografik derlemenin devamını bekliyoruz. Çünkü Necip Fazıl’ın yol göstericilik ve Üstad olma vasfı; “Bana, yakan gözlerle, bir kerecik baktınız; / Ruhuma büyük temel çivisi çaktınız.” dediği noktadan sonra başlıyor.
Musa Yaşaroğlu – Kaldırımların Emzirdiği Çocuk: Şair – Üçüncü Yeni Yayınları- 2024