Şiir yolculuğuna keyifle ve muhabbetle şahit olduğum bir isim Aziz Kağan Güneş. Aynı şehri paylaştık, şiirler, dergiler okuduk. Şairlerin kulağını çınlattık sık sık. Yazdığı şiirleri ilk okuyanlardandım. Kelimelerin altını çizdik, üstünü karaladık. “Bu şiirdir.” diyene kadar devam etti şiirin ruhuna sızma çalışmalarımız.
Aziz Kağan Güneş, şimdi şiirlerini iki kapak arasında topladı ve Gök Yankısı dedi adına. Hece Yayınları arasından çıkan kitapta üç bölüm ve otuz şiir var.
Hayatın, şiirin ve kulluğunun bilinciyle şiirler kuruyor Güneş. Dizelerinin derin anlamlar içermesine dikkat ediyor. Hesabını vereceği imgelerle inşa ediyor şiirini. Bir düzen ve üslup bütünlüğü şiirlerin temelini oluşturuyor.
Kitabın ilk bölümü; “Parçalı Bulutlu.” Şairin kendiyle hasbıhaline şahit oluyoruz bu bölümde. Özgeçmiş şiirleriyle başlıyor kitap. Şairi biraz olsun tanıyanlar her dizede şairin göndermelerinin hedefini de tahmin edeceklerdir.
“çengel derece aldı gönül yoğun bakımda
türküler omuz verdi şükür biraz doğruldum
ankara’dan izmir’e kırık bir bağlamayla
ölçü koyamam deyip aşkı notasız çaldım”
Şiirlerini genelde heceyle yazıyor Güneş. Modern hece diyebileceğimiz bir ahenk var şiirlerinde. Yakaladığı ritim dizeleri de canlı tutuyor. Özgün imgeler Güneş’in hayatla kurduğu bağın ipuçlarını da veriyor her dizede. Modern çağın sorgusunu heceyle yaparak gelenekle moderni birleştimiş oluyor. Günlük hayattan kendine kalan ve özellikle ruhunu- ruhumuzu hırpalayan savrulmalara göndermeler yapıyor daha çok.
“arama motoruna en sonunda yenilip
ayracı düşürülen kitapların telaşı”
“avm’ler var artık ismail, kızsak da gidiyoruz
mescidleri de var maşallah çok temiz, çok hocalı”
“kablosuz tüm ağlardan kopup sana gelirim
her akşam yıkanırım yüzünün ırmağında”
Kitabın birinci bölümünün benim için de özel ve güzel bir anlamı var. Aziz Kağan’ın bana ithaf ettiği “Hasar Tespiti” şiiri de bu bölümde. Dertlenme, iç geçirme, durum tespiti yapma ve aldığımız hasarların müsebbini ortaya koyma hallerinin bir şiiriydi bu. Adıma ithaf edilen şiirlerin ilk sırasında bu şiir var.
“ipte yürümenin yetenek sayıldığı
ahir zamanların da ahirindeyiz mustafa abi
ve biz bunca yetenek(li) arasında
seher vakti taze mısra derdindeyiz
arabaları, evleri ve koltukları değil
şairlerin şah mısralarını kıskanıyoruz
bu iyi.”
Kitabın ikinci bölümü; Sağanak Yağışlı. Bu bölümde yağmur serinliğinde lirik şiirler ağırlıkta. Aslında kitabın tümüne sirayet etmiş bir lirizmden bahsetmek mümkün ama bu bölümün şiirleri daha dokunaklı bir sese sahip. Güneş, içtenliğini yitirmeden kuruyor şiirlerini. Lirik bir iç geçirme olsa da yine tavrı net; dünyaya karşı bir hesap sorma hali ve durduğu yeri pekiştiren mümin bir duruş.
“ka(na)yan ekranlardan yaralı gözlerime
gözlerini sürerek bakışınla baksana”
gökdelenlere
yeni çıkan iphone kuyruklarına
derbi bileti sıralarına inat
uzat saçlarını”
Hayatın gerçekleri şiirin bir yerinde duruyor. Kalbinin sesini de bastıramıyor şair. Onu da ihmal etmiyor. Bir muamma da gelip konuyor şiirin bir köşesine. Ortaya, Aziz Kağan Güneş şiiri çıkıyor.
“zemin mühendisiyim ben ve mütemadi bir temel
tüm cepheler, odalar, pencereler sen
yerim toprağının altı
hiç görünmeyen”
Kitabın son bölümü, “Kapalı.” Bölümde tek şiir var; “Bakiye.” Ana fikir gibi, derleyip toparlayan, z raporu tadında… Hayatın özetini Bakiye ile sunuyor Güneş.
“akçe yoksa tasında
yalnızsındır yasında
ummanın ortasında
küreksiz bir sal kalır”
Kelimelerle oynamayı seven, onları şiirinde uzatıp kısaltıp, anlam zenginliğini sonuna kadar kullanan, hedefe önce kendini koyan bir şair Aziz Kağan Güneş. Aynı zamanda hayatı okumayı da ihmal etmeden yapıyor bunu. Günlük hayatın içinde defalarca duyduğumuz sözleri alıp şiirinin içinde harmanlıyor ve onu bir imgeye dönüştürüyor. Bir şair olarak olması gerekeni yapıyor yani.
Gök Yankısı, Aziz Kağan Güneş’in yıllar sonra da yüz akı olacak şiiriyle kurulu bir kitabı. Şiire, hayata, dostluğa sımsıkı sarılı şairden daha çok şiirler okuyacağız. Gök yankısı devam ediyor çünkü.
Aziz Kağan Güneş – Gök Yankısı – Hece Yayınları- 2024