Kâmil Yeşil, Kayıp Dilin Hikâyeleri ile gönül dünyamızda yeni bir pencere açarak tam da kalbimizin ortasına hikmetli sözler gönderiyor. Kitabın daha ilk cümlesinden başlayarak farklı bir dünyaya adım attığınızı hissediyorsunuz. Bu dünyadan bir süreliğine de olsa sıyrılıp; üçüncü boyuta geçiyor ve kıssadan hisse bir hikâyeyle birlikte sürükleniyorsunuz. Adım adım bu dünyadan uzaklaşıyorsunuz. Ruhunuza hoş geldiği için bu seyahat sesiniz çıkmıyor. Her şey muntazam ilerliyor.
Hayatını öyküye adamış bir öykü adam Kâmil Yeşil. Sadece olup biteni hikâye etmekle yükümlü hissetmiyor kendini. İşini kusursuz yapmak için, bir yol açmak için ve iz bırakmak için yola çıktığı her halinden belli.
Kayıp Dilin Hikâyeleri’ni okurken kendinizi bir Divan’ın içinde bulacaksınız. Hikâye Divanı ve İç Hikâye bölümlerinden oluşan kitabın birinci bölümü; Divan düzeninde kurulmuş. Münâcât, Naat ve Sebeb-i Telif ile başlıyor kitap. Tertip de nazım havasında. Yeşil’in yazı dünyasına baktığımızda; hikâye, deneme ve araştırma türleri karşımıza çıkıyor. Fakat onun öykülerindeki şiir dili tüm öykülerinde etkisini gösteriyor.
Münâcât’tan;
“Bilmek acı veriyor Tanrım
bilmemek utanç
Ateş nedir senden ayrı olana; ateş n’ider
Sana yakın olana”
Sebeb-i Telif’i olurken uçsuz bucaksız bir ummana dalıyoruz. Kâmil Yeşil bunu hep yapıyor. Sizi bu dünyanın kalabalığından alıyor ve geçmiş zamanın koynuna bırakıyor. Şahıslar tanıdık gelse de kurgusu Yeşil’e ait bir hikâyenin içinde buluyoruz kendimizi. Gül ve bülbülün aşkından başlayıp Yusuf’la, Yunus’la, Musa ile hasbıhal ediyor, Mevlâna dergâhında demleniyor, Hızır yoldaşımız oluyor ve en sonunda bir salavat ile adı güzel Ahmet ile buluşuyoruz.
İkinci bölüm; İç Hikâye. Böylesine dopdolu bir hazırlıktan sonra iç yolculuğumuz devam ediyor. İç hikâyeler aslında içimizin hikâyeleri. Bildiğimiz, okuduğumuz, duyduğumuz, bir yerlerden aşina olduğumuz hikâyeler. Kâmil Yeşil’in gönül dünyasına uğrayan, orada demlenen ve yeni bir yüzle hayata açılan hikâyeler bunlar.
Bir divanın izini sürmeye devam ediyoruz. Dil olarak tam anlamıyla Osmanlı Türkçesinin zarafeti ile içimiz arınıyor. Yazar bize kayıp dilden hikâyeler sunuyor. Arif Çelebi ile Mevlâna diyarına gidiyoruz. Mevlâna Hak’ka yürümüş, Sultan Veled zamanlarındayız. Daha sonra Aksaray’dan yola çıkıp İstanbul’da buluyoruz kendimizi. Muhteşem Süleyman’ın zamanında Zenbilli Ali Efendi ile nameler diziyoruz çare olmak için dertlere. Son olarak da Korkut Ata zamanlarında, Veli Dumrul ile hakkı, hakikati, ölümü, kalımı, cenneti, cehennemi, Azrail’in soğuk nefesini yaşıyoruz.
Kıssa geleneğine oldukça sadık bir yol izliyor Kâmil Yeşil. Öyküyü hikmetli bir zemine çekerek yapıyor bunu. Ondan okuduğum ilk öykü olan Ankebut’ta da bu böyleydi, diğer öykülerinde de aynı hava hiç eksik olmadı. Sözü yormadan yapıyor bunu.
Osmanlı Türkçesinin letafeti bu kitapta kendini her hali ile hissettiriyor. Nazım ve nesir arasında gidip geliyoruz. Durduğumuz yer hakikatin tam ortası.
“Arif Çelebi dergâha bende olduktan sonra ikinci kerre ilmine müracat edilmenin verdiği hoşnutluklan ve helecanile gözlerini açtı. Her Cuma gecesi Altunpâ Medresesi ulemasilen eyledikleri ilmî musahabelerden bu yana bir yıl geçmişidi ve o her ünlenişinde oraya ayak atmaktan kaçınmış idi.”
Bu efsunlu hava üzerinizden tam olarak dağılmadan kendinizi bir anda otağların kurulduğu bir meydanda buluyorsunuz.
“Veli Dumrul o an söyledi.
Bey’im bakalım ne söyledi:
“Anam, anam, cânım anam!
Yememiş, yedirmiş anam!
İçmemiş, içirmiş anam!”
Kâmil Yeşil, öyküye getirdiği yeni bir üslup ve bakış açısı ile Türk öyküsünü geleneksel yapının bir üst çizgisine taşımıştır. Postmodern bir bakış açısı, yerinde kullanılan ironi ile zihinsel öykü zeminimizin de neşvünema bulmasına da büyük katkı sağlamıştır. Onun öykülerini okurken zihin kendini hep canlı tutuyor çünkü karşınıza her an neyin çıkacağını kestiremiyorsunuz.
Deli Dumrul’un ikiz kardeşi Veli Dumrul’un varlığına alışmaya çalışırken; bir anda Veli Dumrul’un; “Van Munit Dede!” “Van Munit Dedem Korkut!” seslenmesi ile irkilebilirsiniz.
Günümüz öyküsünün nefes alan yüzüyle tanışmak ve Kayıp Dilin Hikâyesi’nde kendinizi bulmak için; buyrun bu kapıdan girin içeri.
Kâmil Yeşil – Kayıp Dilin Hikâyeleri – Muhit Kitap – 2023