Hayat dediğimiz keşmekeş kurgu ile gerçeğin harmanlandığı bir ömür sunar bize. Yaşamak denen savaşta biz tarafımızı seçerken aslında olanlar olur ve kendi halinde bir yaşamı ister istemez yaşarız. Ortaya çıkan sonuca baktığımızda da görürüz ki kendi ellerimizle kurduklarımızla kendiliğinden olan arasında kalmış bir enkaz karşılar bizi. Yaşamak da bundan başka bir şey değil aslında.
Rukiye Saran Aydın’ın Hece Yayınları arasında çıkan ilk kitabı Beli Bükük ile Mezar Taşı, okuyucunun zihnini yoklayan, meşgul eden, boş bırakmayan öykülerden oluşuyor. Yazar kendi haline bırakmıyor okuyucuyu. Yani sadece bir anlatı yapmıyor, aynı zamanda olayın içine de çağırarak okuyucuyu, hiçbir ayrıntıyı atlamamasını istiyor. Bu öyküleri okurken zihin sürekli canlı olmak zorunda. Çünkü sizi her an neyin karşılayacağınızı tahmin bile edemiyorsunuz. Capcanlı bir tabiat, kendini en gerekli zamanda gösteren bir güneş, ruhu takip eden bir üst bakış ve daha fazlası var Aydın’ın anlatımında.
Öykünün birçok rengini yaşatmak istiyor yazar okuyucuya. Beli Bükük ile Mezar Taşı, yazarın yılların birikimi denilecek bir tarih şeridi gibi bir süreci de gösteriyor bize. Bu yüzden, geçen ömürden topladığı ne varsa bir öykünün satırları arasına sığdırmış Aydın. Gerçek yaşam, kurgu, ütopya, distopya gibi bir harmanlanmış anlatı ile karşı karşıyayız. Yazar bunu bilinçli olarak yapıyor.
On dokuz öykü var kitapta. Birkaç öykü hariç tüm öykülerde öykünün sonuna kadar aklınızdaki “Acaba?” sorusu ile boğuşup duruyorsunuz. İlk öykü “Aslımla Ben”den başlıyor bu süreç. İnsanın bir içi olduğunu yazar farklı bakış açısıyla anlatıyor. Ya da her şey bir gölgeden ibaret.
Tabiatı ve eşyaları konuşturmayı, onlara ses, soluk olmayı seviyor Aydın. Birçok öyküde görüyoruz bunu. Masalın, efsanenin hatta bir fablın sayfalarından sıyrılıp öykünün içine gizlenen bir ses bu. “Gelin” öyküsünde bir robot süpürge süklüm püklüm gelinlik yaparken, bazen başak bazen de tüm tabiat dile geliyor öykülerde.
Mesaj vermeyi önemsiyor Aydın. Yazdıklarının bir zemine oturmasını istiyor. Her sözünün bir anlamı olması için de geniş bir perspektiften seslendiriyor kahramanlarını. Böylelikle algıları açık tutarak hiçbir ayrıntının göz ardı edilmemesini sağlıyor. “Bir Değişme(me) Masalı’nı Ashab-ı Kehf duyarlılığında kaleme almış. Aradan geçen uzun zamandan sonra yaşanan değişimleri hayret makamında veriyor. Ya da yaşanan her şey Kutlu Göç’ten başka bir şey değil.
Kitapta yer alan “Boz Yap” ve “Kayıp Günlerden bir Gün” öyküleri kitapta yazarın anlatımını diğer öykülerden ayıran bir yapıya sahip. Bu kez karşımızda kahraman olarak çocuk, çocuklar, bir bebek, bir kadın var. Olay akışı da oldukça doğal. Boz Yap’ta iki çocuğun küsüp barışması anlatılıyor. Kayıp günlerden Bir Gün’de bir kadının bebeğiyle hayata tutunma mücadelesini kırılmalar eşliğinde veriyor.
Rukiye Saran Aydın’ın tüm bu anlatım zenginliğinde mülteciler de kendine yer buluyor. “Yangından Kaçarken” bırakılan ne varsa hayata dair, öyküde yer buluyor kendine. Evinden, yurdundan, atasından ayrılmak ve başka bir yangının ortasına düşmek de kaderden başka bir şey değil.
Aydın, yaşadığı şehri insanı boğan halleriyle anlatıyor. Şehir de insanın bir parçası. İnsan yaşadığı mekânlarla var olur. Bir nefes almak için yaşar durmadan. Tabii ki fırsat verilirse. Birçok öyküde şehrin karmaşası, metroların insanı boğan yanı, her an tehlike ile burun buruna yaşamanın tedirginliği gibi şehir halleri işleniyor. “Güvensizlik Yoldaşım” tam anlamıyla şehir insanının tedirginlikleriyle örülmüş bir öykü.
Hayattan hikmetler çıkarmayı önemseyen bir üslubu var Aydın’ın. Kitaba adını veren Beli Bükük ile Mezar Taşı öyküsü insan ömrünü taşıdığı yüklerle, hayırlarla, güçlüklerle betimleyen bir öykü. Sorular, sorgular, tercihler ve ameller insanın sırtındaki bir yüktür aslında. Anlamlandırılmayı bekleyen ve anlamını hikmetlerden alan bir yük…
Rukiye Saran Aydın’ın ilk kitabı, öykünün renkli dünyasına girmek isteyenler için farklı yüzleri, sesleri kurgunun ve hayatın penceresinden izleyen öyküler demeti sunuyor. Bu öyküleri bir azim hikâyesi şeklinde de okumak mümkün. Hayatın öyküsünden kendi öyküsünü kurmanın başarılı bir mücadelesi de diyebiliriz bu öykülere. Umut devam ediyor. Umut varsa yeni öyküler de yoklamaya devam edecek demektir gönül hanemizi.
Rukiye Saran Aydım – Beli Bükük ile Mezar Taşı- Hece Yayınları- 2024