M. Ali Özdoğan, şiirlerini dergilerden takip ettiğim bir isim. Şunu da söylemek isterim; onun şiirini dergilerde görünce dergi, şair ve edebiyatımız adına mutlu oluyorum. Çünkü şiirin “has” sesini yakalamış bir şair var karşımızda. Çıra Yayınları arasında çıkan “Kayıp İlanı” Özdoğan’ın ilk şiir kitabı.
Şiiri şiir yapan unsurlardan anlam-kurgu-ritim ve kompozisyon birlikteliği bizleri “iyi” dediğimiz şiirle buluşturuyor. Bunlardan birisi eksilince şiirin bir ayağı eksilmiş oluyor. Eksilme devam ettikçe de şiirden uzaklaşıyoruz. Özdoğan’ın şiirinde bir bütünlük var. Şairin söyleyeceği söz ve anlatmak istediği meramı hissediyoruz dizelerde. Bunu sağlam bir ritim ile sağlıyor.
Şiirlerin dize bütünlüğü kurgu ile buluşarak şiirin has sesini oluşturuyor. Kuru gürültüden yana değil şair. Sözünü net ve uzatmadan söylüyor. Evet, Özdoğan’ın şiirlerinde yazmadan çok söyleme havası kendini hemen ele veriyor. Söyleyişteki rahatlıktan bunu anlamak mümkün. Konuşma dili ile şiir dilini çok iyi harmanlıyor şair.
“Akşama doğru Harran’a varmak diye buna derim ben” (s.11)
“Benim olmadığım yerlerde yaşamak yakışmaz hiç kimseye” (s.12)
Hayata Şiir Gibi Bakmak
Hayata şairane bakıyor Özdoğan. Hayatın rutini devam ederken o, şiir olarak görüyor gözünün değdiği her şeyi. Bu yüzden de şiirinde hayatın canlı nefesi hissediliyor. Bir ütopyadan değil yaşamın kendisinden bahsediyor. Şiirin bir hakikat habercisi olduğunu şiirlerinde onlara üflediği nefes ile hissettiriyor. Gerçek olanla besliyor imgelerini.
“alnımda oluşan çizgilerden
bir sınır çektim nehre
nehir ki dağların içini döktüğü
derin bir uğultudur” (s.24)
Kelimelerle oynamayı seviyor şair. Bu da şairliğin şiarındandır. Şiiri tam anlamıyla kuşanan şairlerin elindeki en büyük silahları, güçleri, kozları kelimelerdir. Onları eğerek, bükerek, yeni şekil ve anlamlarla bezeyerek şiirin bir parçası yaparlar. Şiir de budur zaten. Günlük hayattaki bir sözü alıp onu başka sözlerle buluşturarak anlam derinliği oluşturarak şiirler kurulur. Kitapta bu tür kullanımlar sıklıkla karşımıza çıkıyor. Şairin özgün ruhu da burada can buluyor kendine. Sözcük grupları ile yeni bir dünyanın kapısını aralayan bir gücü de kendinde buluyor şair.
“bir gölge gibi sürünüyoruz hayatta” (s.31)
“sönüyor yanağınızdan kayan yıldız” (s.41)
“gök yüzüne bakmanın zamanını getirdi trenler” (s.83)
İfadelerin dışında yaşanmışlıkların da şiire aktarılışını hissedebiliyoruz. Sıradan gibi görünen anlık dokunuşları şair alıp şiir libasına büründürerek şairce bakıyor olup bitene. Ortak paydası olanlar “Ramazan Hocam Günaydın” şiirini okurken bir okulun, koridorların, sınıfın, öğretmen odasının havasını teneffüs edecektir.
“günaydın
bu plastikten günler
tükendi sonunda
çayınız soğudu
günaydın ramazan hocam” (s.49)
Kitaba ismini veren “Kayıp İlanı” ifadesi de bu şiirde geçiyor. Kaybolmak da bir nevi şiirdir aslında. Şairler de en iyi kayıplardan sayılır.
“ve ben yeniden şair olmaya
karar verdiğimde
mezar taşlarına
bir kayıp ilanı gibi
yazıldı ismim” (s.49)
Kahrol İsrail
Sözü en söylenmesi gereken zamanda dosdoğru söylüyor şair. Muhatabının tam da yüzüne “Kahrol İsrail” diyerek bir kez daha haykırıyor alçaklığını zalimlere. Bu tür şiirler önemli. Safların karmakarışık olduğu bir zamanda şairin dünyadaki yerini işaret ediyor.
“bak göğe saplanıyor annelerin feryadı sızlanmayı bırak
alkışlanan yalanlar oyalanan gerçekler için
kahrol İsrail lanet sana” (s. 65)
Sadece bu şiirle değil Kamala Harris’in Kahkahası şiiriyle de dünyaya esaslı bir duruş gönderiyor Özdoğan. Zulüm varsa zalim ve zalimin uşakları da vardır. Hepsinin de tek amacı mazlum kanı akıtmaktır.
“senin kahkahandaki genişliğe
ve dişlerindeki beyazlığa
kaç ceset sığar bilmiyorum kamala
demokratik bir cevap ver bize” (s.90)
Zulüm karşısında biz ne yapabiliriz ki diyenlere de bir cevabı var şairin Sokakta Tank Sesleri şiirinde.
“sorsam bir ceset bulacağım utancımın haritasında
Starbucks’tan içtiğimiz kahvenin kaç yıl hatırı kaldı” (s.41)
Taif’ten Dönerken
Kitapta özel işaret koyduğum şiirlerden biriydi Taif’ten Dönerken. Elbette hatırlamalar gerektiren ve yaşanmış bir olayın sebep ve sonuçlarının da zihinlerde yer ettiği bir olay Taif’ten dönmek. Aslında Taif yolculuğu ile başlayıp sonunda hazin biten bir yolculuğa göndermeler yapıyor şair. Bilen bilir Taif’ten dönüşün ne anlamlara geldiğini. Aslında zihinleri meşgul etmesi, acaba dedirtmesi ve belki de dönüp de nedir bu Taif dedirtmesi anlamında da önemli bir şiir bu. Şair hazin bir dönüşün şiirini yazmış. Duyguyu yansıtması anlamında da oldukça başarılı bir şiir kaleme almış.
“Taif’ten dönerken Taif’i
bir şiirin içinde götürmüşler
son mısrası herhalde
ancak
dağlar basar bağrına bulutları” (s.77)
Bir Dost Selamı
Kitapta şairin ithaf ettiği tek şiir; “Ölürsen Güzel Şeyler Söyleyeceğim Sana” şiiri. İthaf edilen isim; Nevzat Akyar. Günümüz edebiyatının önemli şairlerinden, şiir yürekli bir dosttur Akyar. Dostluğuna, şairliğine, muhabbetine şahitliğimiz tamdır. M. Ali Özdoğan’la aynı şehri paylaşıyor olmaları da iki isim için de büyük şans diye düşünüyorum çünkü insan yanında yöresinde şiirin, edebiyatın şairlerin kulağını çınlatacak ve aynı dilden konuşmayı bilecek isimlere çok ihtiyaç duyuyor. Bu şiir de bir muhabbet ikliminin nişanesi olarak kitapta yerini almış.
“terk edilmiş limanlar gibisin annenden sonra
ey yaprağını taşımaktan yorulmuş çınar ağacı
ölürsen güzel şeyler söyleyeceğim sana ölme” (s.37)
Kayıp İlanı bir ilk kitap olarak aradan yıllar geçse de şairinin yüz akı olarak edebiyat dünyasındaki yerini aldı. Artık bundan sonra şair, kendi belirlediği çıtayı dengede tutmak için yeni şiirler kurmaya devam edecek. Şiir ve hayat devam ediyor.
M. Ali Özdoğan – Kayıp İlanı – Çıra Yayınları – 2024
Sevgili Mustafa Uçurum kardeşim
Sizin de dediğiniz gibi şair suya sabuna dokunan, çağına şahitlik eden şiirler yazıp ciddi bir duruş sergiliyor. Onunla aynı şehirde yaşamak da hem arkadaşlık hem şiirim adına benim için bir şans.
Özdoğan’ın sizin de takdirinizi almış olmasına sevindim. Yazınızda ismimden de sitayişle bahsettiğinizi görünce “haketmemekle beraber“ sevindiğimi ve layık olmaya çalışacağımı söylemek istedim.
Bâki muhabbetle 🙏
Nevzat Akyar