Cezbedici kitap isimlerinin nazarımda ayrı bir yeri vardır. Biliyorum ki çevirdiğim her sayfa beni farklı bir alemin kapısına bırakacak. Girdiğim her kapı, dünyama yeni bir güzellik armağan edecek. Bir de bu kitabın yazarı önceki kitaplarıyla da özel bir yere sahipse benim dünyamda, işte o zaman her türlü sürprize açık bir yolculuğa çıktık demektir.
Yıldız Ramazanoğlu demek; soluk soluğa bir şehri yaşamak, başınızı dayadığınız bir cam kenarından dünyaya özgün bakışlar atmanın diğer bir adıdır. Sınırların ortadan kalkması, binbir renkli çiçeklerin yolunuzu kesmesidir.
Papağanlar, Panayırlar, Hasatlar; Yıldız Ramazanoğlu’nun gönül dünyasının kapılarını sonuna kadar açtığı kitabının adı. İsimden ve kapaktan başlayan bir gizem sizi kitaba davet ediyor. Bir de iyi bir Ramazanoğlu okuyucusu iseniz okuduğunuz her yazı içinize serin bir rüzgâr bırakmaya başlayınca aradığını bulan bir seyyahtan başka bir şey değilsinizdir artık.
Üç bölümden oluşuyor kitap; Yazmak, Yaşamak, Ölmek. Yazarın dünyasındayız. Yazmakla başlayan bir yaşamın ölüme uzanan keskin çizgisinin tam üzerinde yol alıyoruz. Okuduğumuz her yazı bizi yazara bir adım daha yaklaştırıyor. Severek okuduğum yazarlardan hep böyle kitaplar beklemişimdir. Yazma serüvenleri, okuma dünyaları, hayata bakışları, etkilendikleri imgeler gibi birçok konunun ele alındığı bu kitaplar bir nevi el kitabı mahiyetindedir de. Yazarı anlama ve tanıma rehberi.
Ramazanoğlu’nun yazarlığa nasıl başladığını ilk yazıdan öğreniyoruz. Çocukluk yıllarına uzanan bir hikâye bu. Yazmaya şiirle başlamak gibi bir algı tüm canlılığı ile aramızda yaşıyor diyebiliriz. Yazar da çocukken yazdığı şiirle başlıyor kalemle olan ahbaplığına. Daha sonra hikâyeler, yazılar, yazılar… Yaşamak ve yazmak üzerine derin düşüncelere dalabileceğimiz notlar var kitapta.
“Çocukken kırlara gittiğimizde çiçeklerin yaprakların içine bakmaya yarayan küçük bir büyütecim vardı, hâlâ saklarım. Sonra merakımdan eczacılık okuyup bitkilerle iyice hemhâl oldum. Eczacılıkla edebiyat ne alaka diyorlar. Şu alaka ki ikisi de iyileşmekle ilgili. İnsanın, toplumun, eşyanın, hayatın içine bakmakla…”
Gençlerle atölye çalışmaları yaptığım için çok iyi biliyorum ki usta yazarların yazma hikâyeleri gençler için çok önemli bir kaynak eser mahiyetini de içinde barındırıyor. Kitabın özellikle “Yazmak” bölümü her detayı ile gençlere rehberlik edecek bir incelikle kaleme alınmış. Bir yazının vücuda geliş aşamaları, yazmanın insan hayatındaki yeri, kaynağı gibi birçok detay bu bölümde karşımıza çıkıyor.
Yazma hikâyelerinde Ramazanoğlu, “yazılış öykülerini” anlatıyor. Severek okuduğumuz öykülerin içine yazarıyla birlikte süzülüyoruz. Detaylar gözümüzde daha bir netleşiyor.
“Çiçekli Bir Boşluk. Varsa yoksa zorunluluklar ve tarif edilmiş içi boş mutluluklar. Çoğu insan gibiydim, bir hikâyemiz olup olmadığını bile anlayamadan geçip gidiyordum bu dünyadan. Bir de tanımlanma şiddeti var, herkes sizin kim olduğunuzu söyler. Hilaf-ı hakikat bir geçmiş icat etmeyelim ama bırakalım da herkes küflü, kuru, çakıllı belleğin birikintileri arasından kendisi bir delil bulsun zatı hakkında.”
“Yaşamak” bölümünde ilham veren hallerini paylaşıyor yazar. Annesi, küçük yaşlardan beri dinlediği okuduğu Mevlid, okumalar, şahitlikler, kişiler ve mekânlar var.
Sonra hayvanlar… Kediler, teşhir edilen hayvanlar, leylekler bir bir arz- ı endam ediyor içimizin en içli köşelerinde. Hayvanların en çok da acıyla bakan gözlerine dikiyoruz gözlerimizi.
“Hafiften titreme gelmişti, köpeklerin gözlerindeki derinlik, dışa vuran sessiz harflerin alev topu gibi etrafa saçılışı yerle bir etmişti günümü.”
Ve Ölüm. Her şeyin sonu gibi kitabın da son bölümü. Ne çok ölüm var diyoruz ölümün soğuk nefesi üstümüzde esip dururken. Ramazanoğlu ile ölümün hallerine biz de şahit oluyoruz. Dünyanın tek hakikati karşısındayız. Kaçış yok. “Şehit” yanbaşlığında Ömer Halisdemir’in toprakla kucaklaşma anını anlatıyor yazar. Şehitlikle ilgili notlar var bu bölümde. Ölümlerin en güzeli ile baş başayız.
“Anlatamayız şehitliği, haşa. Şehidin terbiyesinden geçen sokaklarda ilerliyoruz, dünyevi arzuların hesapların muhasebenin eleğinden geçtiği topraklara basarak, yatışmış, bir anda olgunlaşıp bilgeleşmiş bir ahalinin arasından geçerek.”
Papağanlar, Panayırlar, Hasatlar elinizden düşürmeyeceğiniz bir kitap olacak. Öykü tadında yaşanmışlıklara şahit olacaksınız, yazmak denen o büyülü dünyanın tüm renkleriyle adeta kendinizi bir panayırın tam ortasında hissedeceksiniz. Yıldız Ramazanoğlu’nun penceresinden dünyaya bakmanın tarifsiz mutluluğunu hissedeceksiniz her yeni yazı ile birlikte ve bir kalbimiz olduğunu fark edeceğiz.
“Artık kalbin anlamını düşünmeye vakit olsun. Peki bu hız içinde gökyüzüne bakmayı geçelim, bir kalbimiz olduğunu fark edebiliyor muyuz?”
Yıldız Ramazanoğlu- Papağanlar Panayırlar Hasatlar – İz Yayıncılık- 2022