Mustafa UÇURUM

“Savaşı kaybettiğimiz yer burasıdır belki de
kazdığımız siperler cephenin gerisinde” diyor Mere Gook Rule şiirinde Hasan Nalçacı. Savaşı kaybettiğimiz yer dünyanın tam da ortası. Savaşların, zulümlerin, soykırımların, avmelerin, kargaşanın, savrulmanın cephe gerisi…

Savaşı kaybederek konuşmak zordur.  Süngüsü düşmüş bir asker gibi kalakalmak metropolde ya da taşranın bir kıyısında. Hiç fark etmez. Herkesin verdiği savaş kendinden başlayarak herkesi içine alan bir tufandan başka bir şey değil.

Hasan Nalçacı’nın ilk kitabı Savaşı Kaybettiğimiz Yer, nerede olduğunu ve durduğunu bilen bir şairin şiirlerinden oluşuyor. Şiirlerine dergilerden aşina olduğum ve şiirinden dize almadan geçmediğim bir isim Nalçacı. Şimdi şiirlerine Mahfel Yayınları etiketi ile toplu olarak ulaşmış olduk.

Kitabın tümünde sorgu gömleğini üzerinden hiç çıkarmıyor şair. Dünyanın gidişatından duyduğu rahatsızlığı en yüksek perdeden dile getiriyor. Gratis, Bim, 15 Temmuz, Türkiye ya da hepimiz için virgülden geriye kalan küsuratlar yaşamak kaygısının bir tezahürü. Yargı net; alışveriş çılgınlığı seni boğmasın, “Türkiye ağır yüktür bilmeyen ne bilesi” ve üzgün emojiler de kahrolsun.

Kitap üç bölümden oluşsa da şairin derdi tek. İlla ki Türkiye, hep Türkiye.

Hece veznine olan bir muhabbet var. Bu  kesin. Süleyman Çobanoğlu’na da… Hecenin ritmini ustalıklı söyleyişlerle yakalamış Nalçacı. Bu veznin şiirde keyfini sürüyor desek yeridir. Çobanoğlu’na ithaf ettiği “Büyük Türk Şiiri”nde hecenin ritmini gönlünce kullanıyor şair. Hem de en özgün şekilde.

“alnı aktır dişleri kın kın gözleri mavzer
Türkçeyi heceliyor annesinin göğsünde
yalnız doğar ve ölür şair kendini bilir
şiir helalimizdir” (s.37)

Derdi Türkiye olanın davası da Türkiye’dir. En zor günde de ben burdayım demektir şiir. Nalçacı bu duyguyu ve duruşu diri tutuyor şiirinde. 15 Temmuz için de elbette sözü var şairin.

Şiiri millet yazdı onbeş temmuz onaltı
Mısraları topladık, toparlandık ve gece
Savaş meydanlarında sessizce çağıldayan
Bir yeraltı ırmağı akıyor içimizde” (s.31)

Olup bitenle ne kadar çok irtibatı olursa şairin, şiiri de o derece diri olur. Hayattan alır şiir canlılığını. Fildişi kuleden şiirler yazılmaz. Halkla omuz omuza vermeli şair. Hasan Nalçacı, kalabalıklardan seslen şiirler kuruyor. Her gün görünen, yaşanan ama üzerinde durulmayan ruhu inciten noktalara bir yumruk gibi indiriyor dizeleri. Gratis şiirini bu duygularla okumak gerek. Nedir bizi rahatsız eden? Bunu düşünmek gerek. Yaşayıp giderken anlık duruşlar ve soluk alışlarla varlığımızı hissettirmemiz gerek. Kimsenin görmediğini ya da görmek istemediğini de söylemektir şiir demeli şair. Nalçacı bunu söylüyor şiirinde hem de tehlikeli sularda yüzme pahasına.

Prensesler çağının arsız kurbağaları
Bu ürün yeni geldi tam üstünüze göre
Aradım çok yazıyor bir daha ve bir daha
Taşralı kızlar gibi sırnaşık ve geveze” (s.25)

Sadece Gratis değil Bim de İkea da bu kuşatmayı yaşatıyor bizlere. Arka sokaklardan geçsek de elimizdeki poşetleri saklamaya çalışsak da kapitalizmin çarkı dönmeye başladı bir kere. Şair ruhu tüm bunları da ağır duruşlu bir şiir sayıyor.

Şair, hayatla ve kendiyle hesaplaştığı müddetçe şairdir. Bunu dilin, şiirin, imgenin, kurgunun imkânları ile yapar. Hepsinin üzerine katacağı ironi tozu bir bakıma hayatı tersten okumanın adı olacaktır şiirde. Ben “Gücük Şiir” i bu duygularla okudum. Küçürek şiir varsa alın size Gücük Şiir demiş şair.  

Karşısında bir Hatices’i olan ama “Ben peygamber değilim” diyen, arka cebinde diploması olan ama bir itfaiyecinin dolabında kendini arayan ve taşrada yaşamayı bir şiir en sahih dizesi sayan şairi bu ilk kitabıyla birlikte gönülden selamlıyorum. Şiirin ayak sesleri kendini ele veriyor. Buna şüphe yok. Yazdığı her dize de “Destur” diyerek saydırıyor kendini. Parmak hesabı değil yürek hesabı. Hasan Nalçacı – Savaşı Kaybettiğimiz Yer – Mahfel Yayıncılık – 2022

Yazıyı Paylaş:

By Mustafa Uçurum

Tokat doğumlu. İlkokulu, ortaokulu ve liseyi Adapazarı’nda; üniversiteyi Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde okudu. Arkadaşlarıyla Martı dergisini ve Yitik Düşler Edebiyat dergisini, daha sonra Tokat merkezli Polemik dergisini çıkarttı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir