Bugüne kadar okuduğum kitaplar arasında “Keşke ben yazsaydım.” Dediğim kitap çok nadirdir. Tâ ki Yusuf Ertuğrul Erdem’in Şeker Mahalle kitabını okuyana kadar. Yıllarca ertelediğim, bir türlü yazmaya başlayamadığım kitapla karşı karşıya kaldığımı hissettim kitabın her satırını okurken. Neden mi? Çünkü ben de tam anlamıyla bir Şeker Mahalle çocuğuyum. 70’li yılların başından başlayıp 90’lı yılların sonuna kadar hep Şeker Mahalle’de yaşadım. Her sokağında izim var desem abartmış olmam. İlk evimiz tam Şerif Usta’nın dükkânının karşısındaki sokakta, Zühtü’nün eviydi. Düşüp de okulumu incitince gittiğim yer Kırıkçı Salih’ti. Şehit Abdullah Ömür İlkokulunda çok öğretmen değiştirdik ama ilk öğretmenim Fahrettin Sakallıoğlu idi. Kuran’ı Şuayip Hoca’dan öğrendim. Yaz tatillerinde Kavaklı Kahvenin ordaki bisikletçi Cemil Usta’nın çırağı oldum. Bugün yol için yıkılan Turna Sokak No:1’deki evimiz muhtarlığın tam karşısındaydı. İlk berberim Şerif Usta’nın biraz ilerisindeki Aziz Usta’ydı. Babam şeker fabrikasının aşçı başıydı. Bir ayağımız hep fabrikadaydı. Mahalle maçları, kavgalar, yaptığımız uçurtmalar, Sakarya Spor maçları, sokağın çingeneleriyle hiç bitmeyen döğüşler ve daha neler neler… Belki anılarımı bir kitapta toplayamadım ama ben de Uçurumda Bir Gömü kitabımdaki öykülerimde genelde bu mahalledeki çocukluğumu anlatmıştım.
Yusuf Ertuğrul Erdem, bir mahalle üzerinden şehri ve geçip giden zamanı, devirleri, dönemleri, insanları anlatmış. Özellikle mahalleyi tanıyan, o yıllara dair hatırları olan herkesi hüzne boğacak anılarla bezemiş kitabını Erdem.
Adapazarı’nın en meşhur mahallesidir Şeker. Fabrikanın varlığı bu ismi kazandırsa da her şeyiyle şeker gibi bir mahalleydi burası. Erdem, aslında kendi yaşamı üzerinden bir mahallenin ruhuna dokunuyor ama aynı zamanda bir şehrin de geçmiş zaman fotoğrafını sunuyor bizlere. Adapazarı’nın kalbi diyebileceğimiz bir canlılığa ve çeşitliğe sahip olan Şeker, şehri tam anlamıyla da temsil ediyor diyebiliriz. Adapazarı’nın en çok da kozmopolit yapısından bahsedilir. Bu özelliğiyle şehrin aynasıydı bizim mahalle. Çerkez, laz, Arnavut, muhacir, gürcü, yörük gibi bir çeşitliliğin yanında çingenenin en çok olduğu mahalleydi Şeker. İç içe geçmiş yaşamların merkezi olmak gibi bir özelliğini de saymak gerek. Bizim Turna Sokak’ın başındaki 10-15 evden sonrası çingenelerindi. Yazlığa giderken Ali bakkalın karşısında lazların kahvesi vardı. Evimizin tam karşısında sütümüzü aldığımız Arnavutlar vardı.
Kitaptan da çok iyi anlıyoruz ki Yusuf Ertuğrul Erdem yürekten sevmiş mahallesini. Hatıralar, dostluklar biriktirerek yaşamış. Her köşesinin ve her özelliğinin kendi ruhunda taşıdığı değeri yüreğinde saklamış. Anlatımındaki içtenlik bunu hissettiriyor.
“Çocukluğumuzun seveceği bir mekân ve seveceği bir hoca olması alacağı eğitimde çok önemlidir. Aksi takdirde çocuk bu eğitimi sevmez ve reddeder. Dönemin yöneticileri Hasan Aydın Hoca gibi bir değerli ismi burada görevlendirerek bizim Kuran’ı severek öğrenmemizi sağlamış, ilk temeli onunla atmamıza vesile olmuştur. Onu anmadan ve emeklerini zikretmeden geçmek olmazdı.” (s.27)
Erdem’in kitapta yaptığı sadece bir mahalleyi sokakları, yapıları, işyerleriyle anlatmak değil aynı zamanda mahallenin insanlarını zikrederek yaşayan ve nefes alan bir geçmiş zamanla da tanıştırmak istiyor okurları. Şehirler en çok da insanlarıyla değer kazanır. Özellikle 80’li yıllarda mahallenin yaşamına renk katan tüm figürler kitapta anılıyor. Esnaflar en belirgin özellikleri ile anlatılırken insanların isimlerinin önüne geçen lakapları da tek tek sıralanıyor.
“Konfor Hüseyin… Rahatına düşkünlüğü, sinema tutkusu, jön olma hevesi, dergiler, fotomodellik, Yeşilçam macerası ona bu lakabı miras bırakır kendisine. (s.76)
Mevlam… Refik Yılmaz… Çaycı, ocakçı. Futbola meraklı. Mahallelisi Gali Osman takar bu ismi ona. (s.77)
Mastika Ahmet… Ahmet düğünlerde çok iyi oynardı. Bilhassa mastika oyun havasını iyi oynadığı için bu isimle anılır oldu. Bugün bile…” ( s. 79)
Bu yaz yine tam muhtarlığın oradan geçerken evimizin yerine yapılan yoldan geçerken boğazımın düğümlenmesine engel olamadım. Kavaklı Kahve’nin, bisikletçi Cemil’in yerine yapılan petrol ofisinin tarafına bakmak içimden hiç gelmedi. Kıymetli ağabeyim Fahri Tuna ile Ağa Camii’nin oradaki Yamanlar’dan tatlı aldık. Karaman tarafına giderken Şeker Mahalle’den geçip Yamanoğlu’ndan bir dondurma ısmarladım kendime ağzımda geçmiş zamanların tadını arayarak. Ben bu şehri ve mahalleyi eski zaman hikâyeleriyle sevmeye devam edeceğim.
Yusuf Ertuğrul Erdem’in otobiyografik hikâyesi eşliğinde bir mahallenin tüm renkleriyle yüz yüze gelecek okuyucuyu. Çok şey değişti. Deprem birçok şeyi alıp götürdü. Şehrin modern yüzü Şeker Mahalle’ye de sıçradı. Eski evlerin yerine şehri yeni yerleşim yerlerine ve İstanbul’a bağlayan yollar yapıldı. Fakat he şeye rağmen camisiyle, pastaneleriyle ve ara sokaklarıyla Şeker Mahalle hâlâ ben buradayım diyor. Bir şehrin kalbine dokunmak için Yusuf Ertuğrul Erdem’in rehberliğinde buyrun Şeker Mahalle’ye.
Yusuf Ertuğrul Erdem – Şeker Mahalle – Değişim Yayınları – 2022