Çocuklar için yazmak başlı başına özel bir alandır. Kendi içinde görünen ya da görünmeyen kaideleri olan, hassasiyetin en üst seviyede olduğu ve sorumluluğu herkesi kapsayan bir özel evrendir. Eline her kalem ( ya da klavye) geçirenin yazıp çizeceği bir alan değildir çocuk edebiyatı. Adının içinde çocuk olsa da yapılan iş, çocuk oyuncağı olamayacak kadar ciddi ve özen isteyen bir uğraştır. Çünkü karşınızda fethedilmeyi bekleyen bir kale vardır. Bu kaleyi en esaslı şekilde kuşatıp fethetmek için kullanılan her cümlenin, sözcüğün hatta harfin özenle seçilmesi gerekir.
Dilek Altundağ’ın Kedidir O Kedi kitabını okurken tüm bunları ve daha fazlasını tekrar tekrar düşündüm. Altundağ, bir öykü kitabı sahibi ve dergilerde öyküleriyle edebiyat dünyamızda kendine hatırı sayılır yer edinmiş bir yazar. Yazma eyleminin sorumluluğunun sonuna kadar farkına varan bir yürek taşıdığını onun her cümlesi hissettiriyor.
Kedidir O Kedi, Atlıkarınca Yayınları arasından çıkmış. Benim de arka kapak yazısını büyük bir keyifle yazdığım bu kitabı okuduğunuzda şu cümleyi içinizden geçireceksiniz; “Bu kitabı her çocuk mutlaka okumalı.”
İki kuzenin bir ödevden hareketle karşılıklı yazışmalarıyla ilerleyen kitapta okuyucuları çocukların kaleminden çıkan hikâyeler, masallar karşılayacak. Yazarın sağlam kurgusu ile kendimizi hikâyelerin, masalların dünyasında buluyoruz. Olay örgüsünün güçlü olduğu bu metinler aslında bir nevi edebiyat atölyesi inceliğini de içinde barındırıyor. Kuzenlerin birbirlerine gösterdikleri yol ile oluşturdukları metinler aynı zamanda okuyucu için de bir yol rehberi olacak özelliklere sahip.
Kitabın sayfaları arasında ilerledikçe zihnimde canlanan net görüntü şu; Günümüzün en yoğun gündemini oluşturan Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli bu kitapta adeta nakış gibi işlenmiş. Dostluk, kardeşlik, insanı ayakta tutan erdemler ve daha fazlası hikâyeler aracılığı ile sezdiriliyor. Gönüller okşayan atasözlerimiz de baştacı olarak geçiyor öykülerin içinde. “Atasözleri hayat buluyor.” gibi zengin içerikli bir ödevin sonucunda ortaya çıkan her metin yaşadığımız toprakların gönül zenginliğini de sunuyor bizlere.
Nükte, Altundağ’ın anlatılarında sık sık başvurduğu bir yöntem. Anlatılan olayları nükteli bir üslupla buluşturarak çocuklar için okuma zevki veren metinler kaleme alınmış. Bilinenin üzerine yeni bilgileri bu yöntemle vererek sonuç her zaman olduğu gibi bir atasözüne bağlanıyor. Fıstıkça Fesat Şahap’ın hikâyesi tam da bu özelliklere uyan bir örnek olarak yer alıyor kitapta.
“Ama benim size anlatacağım Fıstıkçı Şahap başka. Fesatlıkta meşhur olmuştur. Meşhur fesat olur mu demeyin. Zamanın koskoca padişahını kıskanırmış bizimki. Namı diğer Fesatçı Şahap. Halkın arasına girer, kötüler de kötülermiş aziz padişahımızı. Gelin size onun yaptığı fesatlıkları anlatayım. Eminim siz de hak vereceksiniz bana.”
Nasreddin Hoca E-5’te, Bak Sen Şu Mutlu Prense!, Paşam Özgür Kalıyor, Börek Bükücü Eray öyküleri kitapta tebessümle okunacak ve kıssadan hisse alınacak öykülerden sadece birkaçı.
Çocukların geçmişle olan bağının kopmaması için büyük özen gösteriyor Altundağ. Atasözleri bunun en önemli göstergesi. Kelime dağarcığının zenginleşmesi için öykülerde günümüzde çok sık kullanılmayan sözcükleri kullanarak sonda sözcüğün anlamını veriyor. Ayrıca “Şivlilik” gibi Konya’ya has bir geleneği de kitabına taşıyarak bunun gelecek nesillere de aktarılmasına vesile oluyor Altundağ.
“İşte Konya’da da üç ayların ilk perşembe günü Regaip Kandil’inden bir gün önce bayram sevinci yaşanır buralarda. Nasıl mı? Daha horozlar ötmeden evden çıkan çocuklar; kapı kapı gezer, torba torba şeker toplar. Buna şekerlik denir. Ay, pardon! şivlilik denir işte. Hatta o gün şivlilik toplamak için okulu kıranlar bile olur.”
Dilek Altundağ, öykü yazarlığının ve eğitimci kimliğinin olanaklarını sonuna kadar kullanmış kitabında. Tüm hassas dengeleri gözeterek çocukların kalbine dokunan, onlara bir harf olsun öğretebilmenin tüm yollarını kullanan yazar, keyifli bir yolculuğa davet etmiş onları. Bunu yaparken de elektronik ortamda olsa bile mektubun sıcaklığını kullanıp gönülleri hoşnut eden atasözleri ile Türkçemizin zenginliğinin en güzel örnekleriyle tüm kitabını bezemiş.
Kedidir O Kedi’yi öncelikle çocuklarımızın mutlaka okumasını, özellikle ortaokul öğrencilerinin ders kitaplarının yanından ayırmamalarını tavsiye ediyorum. Büyüklerin de büyük bir keyifle okuyabileceği kitap, Dilek Altundağ’ın çocuklar için atan kalbinin bir serencamı olarak edebiyat dünyamızda kendine çok özel bir yer tutacaktır.
Dilek Altundağ-Kedidir O Kedi – Atlıkarınca Yayınları- 2024