Mustafa UÇURUM

Herkes gittikten sonra kim kalır geriye? Ya da herkes gider mi?

Gitmek; kelime olarak bile insanın içini dağıtan bir ağırlığa sahip.  Gidersin ve bir şeyler geride kalır. Gidersin ve gidişin bir milat olur. Herkes gider ve geride kalanlara mı üzülür bir yürek yoksa gidene mi?

Müslim Coşkun’un Muhit Kitap’tan çıkan “Herkes Gittikten Sonra” isimli deneme kitabı uzun yıllar edebiyat dünyasında yer alan bir yazarın ilk kitabı olması anlamında da önemli bir yere sahip.

Anlatımıyla, ihtiva ettiği anlam yoğunluğu ve zenginliği ile yazar bizi kalbimizin sesine kulak vermeye davet ediyor.  

“Gitmek” vurgusu sık sık yapılıyor kitapta. Yazar bir gidişi anlatırken aslında dünyadan, kalabalıktan, koşuşturmadan uzaklaşmayı anlatıyor. Nereye gidersek gidelim aslında insan kendine gelmek için gider. Kendini aramanın bir adıdır bu yolculuklar.

“Dönüp kendime bakıyorum. Aradan bir ömür geçti neredeyse. İstanbul’un acemisiyim hâlâ. Şehirden uzaklaştıkça kendime geliyorum.” (s.11)

Mevsimler de gidişin bir habercisi. Art arda giden her mevsim bir ömrün de tükendiğini haber veriyor bizlere. Mevsimleri okumak da bir hâl dilidir. Kış gelince ayrı, bahar gelince ayrı hallere bürünmemiz de bundandır. Coşkun, mevsimlerin sesine de kulak veriyor sık sık.

“Tabiatın dili incedir, kimseyi incitmez. Baharla birlikte başka bir hâl alır, cömertlik zırhını kuşanır, ikramda kusur etmez. Bütün iyilikleri karşılıksızdır.” (s.23)

“Beş Şehir değil, benim için Baş Şehir Bursa.” (s.25) diyor Başkent Bursa yazısında Müslim Coşkun. Bursa için yazılmış en güzel yazılardan birini kaleme almış Coşkun. Bu şehri çok sevdiğini her cümlesinden anlıyoruz.

Sezai Karakoç üzerine de bir yazı var kitapta. Karakoç’un medeniyet tasavvurundan bahislerin açıldığı yazıda, diriliş neslinden ve diriliş ruhundan bahsediliyor.

Durduğu yeri çok iyi biliyor Coşkun. Türkiye sevgisini ruhunun tüm hücrelerinde hissettiğini en içten cümleleriyle anlatıyor.

“Vatan sevgimiz bitmez, sözü burada hitama erdirelim: Türkiye, İslam’ın son kalesi… Türkiye; bugün, yarın, her daim bin aşkla…” (s.48)

Güzel insanlarla kurulu bir dünya olsun istiyor Coşkun. İnsanca yaşanan, iman üzere kıyama durulan bir dünyada insanî değerlerle kuşanmak bizi kurtaracak. Değerlerimizi kaybettikçe daha da kararıyor dünya. “Nezaketin Dili İnce” diyor Coşkun. Bir özlemini dile getiriyor. Kalbe dokunmak, kaybettiğimiz güzellikleri kazanmak ve tekrar huzura kavuşmak için yapmamız gereken çok basit:

“Nezaketin yolu çok basittir. Sadece insan olduğumuzu hatırlamamız ve zamanımızın da çok kısıtlı olduğunu bilmemiz kâfi gelecektir.”  (s. 52)

Bir kalbin iyiliğini anlatırken bahsetmemiz gereken iki haslet var; “vefa ve dostluk.” Belki günümüzde bunların sadece adını duyuyoruz ama bir insanın içinde vefa varsa, dostluk hâlâ canlıysa o insandan umudumuzu kesemeyiz. Müslim Coşkun da bunu yapıyor. Kaybedilen değerleri tekrar hatırlatarak, insan yanımızın canlanmasına cümleleri ile omuz veriyor. Şöyle de diyebiliriz: Herkes gittikten sonra geriye vefa kalacak, dostluk kalacak.

Müslim Coşkun’un Herkes Gittikten Sonra’sı ruha şifa olacak bir kitap. İçimizde çırpınıp duran sevdaları ayağa kaldıracak, bizim olan her şeye sahip çıkmamızı tavsiye eden bir iç dökme kitabı da diyebiliriz buna.  Unutmamamız gereken bir hakikat var, gerisi ömür çizgisinden başka bir şey değil:

“Dünya durağındayız ve zamanımız çok kısıtlı. Ev sahibi gibi davranmak kalbin zararı. Bir gün bırakıp gideceğimiz şeyler için kalıcı duygular beslemek, hiç bitmeyecekmiş gibi sahiplenmek insana ağır yüktür.” (s.76)

Müslim Coşkun – Herkes Gittikten Sonra – Muhit Kitap – 2024

Yazıyı Paylaş:

By Mustafa Uçurum

Tokat doğumlu. İlkokulu, ortaokulu ve liseyi Adapazarı’nda; üniversiteyi Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde okudu. Arkadaşlarıyla Martı dergisini ve Yitik Düşler Edebiyat dergisini, daha sonra Tokat merkezli Polemik dergisini çıkarttı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir