Mustafa Uçurum
Geçmiş zamanda bir yerlerde yolunuzun kesiştiği kişilerle yıllar sonra tekrar karşılaşınca zaman tünelinden geçip gelen bir sıcaklık sizi hemen kuşatıyor. Sami Uluğ ismi de benim için böylesine derin anlamlar içermekte. Vicahi tanışıklığımız birkaç yıl öncesine dayansa da Sami Uluğ ismiyle ilk karşılaşmamız; ilk göz ağrım, çıkardığım ilk dergim olan Martı’da olmuştu. Sene 1996. Sonra dergilerde karşılaşmalar, isimlerin buluşması derken Ziyan Bülteni çıkageldi.
Sami Uluğ’un yeni kitabı Ziyan Bülteni, Fabrik Kitap etiketi ile çıktı. Kitapta bu isimde bir şiir yok. Kitabın ismi için tam isabet diyebilirim. Her yönüyle bir şiir kitabı ismi olmayı hak eden bir yoğunluğu barındırıyor bu isim. Şair, bir kul olarak akıp giden ömrünün ziyan olan hallerini yazmış. Söz tek kişilik olsa da hisse alınacak çok ziyanımız olduğunu anlıyoruz.
Bir kitapta, kitabın özeti olacak şiirler ararım genelde. Bir şiir tüm şiirleri sırtlanır bazen. Ziyan Bülteni’nde de “Dua “ şiiri kitabın halini gözler önüne seren bir yoğunluğa sahip. Önümüzde tüm hakikati ile bir ayet var; “ Gerçekten insan ziyan içindedir.” Dua şiirinde de bu ayet var. Şair, Allah’a yakarırken sıralıyor kulluğunun ince ve keskin çizgilerini.
“Zaman aşımına uğramış günahlarımız olsa
ne bileyim görmezden geldiğin Allah’ım.” (s. 70)
Muhtelif pişmanlıklarımız oldu muhtelif
tövbelerimiz, tövbelerimizi kabul eyle Allah’ım.” (s.71)
Sami Uluğ’un şiirinde hayatın sesi var. Somut göndermelerle kuruyor şiirini. Hayattan kesitler, yaşantılar, yaşanmışlıklar var. “Allah Var Mesai Var” şiiri bir şairin metropolde sıkışıp kalmış ruhunu dillendirirken, ülke gerçekleri, yaşananlar, 6 Şubat depremi gibi konular da bize eşlik ediyor. Şiirde dize dize İstanbul’u da adımlıyoruz.
“Mesaisine geç kalanların durağıdır
Mecidiyeköy
Kaldırıma düşen somurtkan ellerin
ve ayakkabıların
İlacını masanın üzerinde unutanların
hapı yutanların” (s.16)
“Gece Pazarcık, gündüz Elbistan sarsılır
sarsılır canım Türkiye Allah var
Mesaisinin koynunda uyuyan anneler, babalar
çocuklar sarsılır Allah var” (s.20)
Tam bir teslimiyet ve yakarış şiirleriyle bezenmiş bir kitap Ziyan Bülteni. Şair, anlamı zorlamadan, kalbinin tüm kapılarını açmış tüm içtenliğiyle ve sık sık “Allah’ım” diyerek gerçek muhatabın kim olduğunu telkin ediyor kendine. Sözlerin başı sonu O’na çıkınca da ortaya dupduru sözler kalıyor.
“Uzuyor parmaklarımız göğe Allah’ım” (s.32)
“bizi yeni bir sevaba eriştir Allah’ım” (s. 70)
Sami Uluğ’un şiirlerinde dikkat çekmek istediğim diğer bir nokta; olup bitene ironi ve hiciv penceresinden bakan bir yanın gizli ya da açık şiirlerde kendine yer bulması. 657’nin dar ve çetrefilli sokaklarında yol alanların gördükleri ve bazen haykırmak istedikleri gerçeklerin şiirde efsunlu bir havada kendine yer bulmasından başka bir şey değil Uluğ’un başkaldırıları. Belki de hepimizin içindeki kara bulutlar bunlar.
“Her devrin adamıyım ben Tanrım
Benim zamanımda yapıldı tüm önemli işler
Yazıyı Sümerlilere ben öğrettim, tümevarım
Benim hesabımdır iki kere ikinin dört etmesi
Hammurabi’nin kulağına masumiyet karinesini
Ben fısıldadım milattan önce
bin yedi yüz altmış falan
Ata binilmesini, buğdayın ekilmesini
Demirin dövülmesini, yayın gerilmesini
Ben armağan ettim insanlığa gayet olağan” (s.53)
Ziyan Bülteni, herkesin kendi hesabını da ortaya koyacağı göndermelerle sarsıcı şiirlerin yer aldığı ağır darbeli bir kitap. Kitabı okuduktan sonra mutlaka hayatın bir köşesinden kendinizi de sorgulayacaksınız. Çünkü hepinizin ziyan olan yaşanmışlıkları var.
Sami Uluğ – Ziyan Bülteni – Fabrik Kitap – 2023